30 Ekim 2010 Cumartesi

Bebeğimiz Doğdu

37. hafta kontrolünden 1 gün önceydi. O gün sabah dışarıda bol bol yürüdüm, akşam arkadaşımla görüştüm, dönüşte ablama uğradım.

Ablam o gün Prag'dan dönmüştü. Gitmeden önce 2 hafta boyunca sakın ben gelmeden doğurma diye bir endişeye kapıldı. Ben de  " Daha sezeyana 3 hafta var merak etmeeee" diye sürekli söylenip durdum. Meğerse içine doğmuş kızın:)

28 Ekim 2010 akşamı uyumadan önce (sanki içime doğmuş gibi) "Acaba doğum nasıl olacak? Ne kadar heyecanlanırız, 1 gece önce hiç uyumayız diye" eşimle konuştum. İçimi bir tedirginlik kaplamıştı.

Doktorum 1 haftadır Amerika'da konferanstaydı. 29 Ekim günü gelecek, ben de kontrole gidecektim. Ancaaaak bizim oğlan Efe'cik, dış dünyayı merak etmiş olmalı ki, erkenden doğmaya karar verdi.

Saat 02.30 da karnımda değişik bir ağrı ile uyandım. Önce sıkça yaşadığım gaz sancılarından biri sandım. Tuvalete gittim, ancak ağrı geçmiyordu. Eşimi uyandırdım. O da "Gazdır o gaz, yat uyu" dedi:) Fakat ağrım değişik bir hal almaya başladı, tekrar kalktım, yürürken suyumun geldiğini farkettim. Hep merak ediyordum, bu su nasıl geliyor diye. Öğrenmiş oldum. Hafif yağlı ve ılık bir formu var. Kendinizi sıksanız da akmaya devam ediyor...

Eşimle göz göze geldik. Ne yapaccağımızı bilemedik. Doktorumu aradım fakat telefonu kapalıydı. Panik oldum. Ağrılarım artmaya başladı, elim ayağıma dolaştı. Ya evde doğurursam diye endişe etmeye başladım. Fakat zihnim o kadar açıktı ki. Herşey kontrol altındaydı. Hemen üstümü giyindim ve çantaları alarak evden fırladık. Eşim benden daha heyecanlıydı. Yanlış yollara saptı, ne yapacağını unuttu:)) 10 dakika içinde hastanedeydik. Saat: 03.10

Beni hemen doğumhaneye aldılar. Doktoruma ulaşamadığımı belirttim. Onlar da denedi fakat ulaşamadılar. Doktorum uçakta olduğu için cevap veremiyordu bize. Önce ebe beni muaeyene etti. Rahimağızı 4 cm açılmıştı ve sancılarım artmaya devam ediyordu. Nöbetçi doktor geldi. Sezeryan mı, normal doğum mu istiyorsun dedi. Normal doğum dedim bir anda. Tamam dedi.

Açılma çok çabuk ilerliyordu, sancılardan bacaklarım titremeye başladı, oksijen verdiler bol bol. Bebeğim karnımda ters duruyordu. (Başaşağı fakat yüzü dışa dönük şekilde). Doktor biraz zor olacağını ifade etti. Ben bu arada " bana epidural verin" diye inlemeye başladım. Rahimağızı 7 cm olmuştu bile. Anestezi uzmanı 20 dakika içinde geldi ve epidural katater takıldı. Ağrılarım hafiflemişti.
Daha önce yaşamadığım bir ağrıydı. Çok çok kötü değil ama bitkin bırakan cinsten. Hiç korkmadım ve normal doğumdan vazgeçmedim. Biliyordum ki benim ve bebeğim için en iyisi bu.

Devam ettim, eşim hep yanımdaydı, hatta annem ve ablam bile ara ara girip çıktılar. Ameliyathane psikolojisini hiç yaşamadım. Normal bir odada geçiyordu herşey. Çok doğaldı.

Doktor geldi ve doğuma geçeceğimizi söyledi. Ikınmaya başladım. Hemşireler yardım ediyordu. 4-5 kere güçlü ıkınmadan sonra saat tam 06.11'de Efe gözlerimizin önündeydi. Tam orada, karşımda duruyordu. Yağlı vücudu yorgundu, ilk çığlığını attı. Hemen havluya sarıp kucağıma verdiler. İşte o anı asla ama asla unutmam mümkün değil. Islak tenine dokunduğum ve ona şaşkınlıkla baktığım o an dünya durdu. O benim bebeğimdi. 9 aydır taşıdığım, bir bütün olduğum bebeğim, artık kucağımdaydı.
Efe doğmuştu.

7 Ekim 2010 Perşembe

Lohusalık için Gecelik ve Pijama bulma derdi.

Hamileliğim boyunca en çok zorluk çektiğim konu doğum sonrası hastanede ve evde giymek için şık ama rahat bir gecelik bulamamış olmam. En çok bu iş için zaman ayırmam gerekti. Oysaki en kolay çözebileceğim konu bu olmalıydı. Sonuçta birçok iç giyim mağazası mevcut etrafta.

Kendimden emin bir şekilde önce Marks&Spencer'a gittim. Fakat o gecelikleri gördüğüm andaki şaşkın ve yıkılmış ifadeyi bir tek annem görebildi. O modeller, kumaşlar, danteller gerçekten içler acısı. Üstelik önden açılabilen, emzirmeye uygun tek bir model bile yoktu. Hayal kırıklığım devam ederken indirime girmiş olan güzel bir sabahlık bulup keyfimi yerine getirdim. Güzel pijamalar ve iç çamaşırları var tabii ki, üstelik M&S kalitesini de başka hiçbir yerde bulamam. Ama lohusalıkta özellikle de hastanede 1-2 gün gecelik giymek şart ki muayeneler rahat yapılabilsin.

Daha sonra Oysho da dahil olmak üzere bildiğim, duyduğum bütün mağazaları gezdim ama nafile hicbir yerde istediğim gibi bir gecelik bulamadım. Ama pes etmedim ve sık sık gezdim. Su anda 3 geceliğim, 2 tane de pijamam var:)

Siz de bu zorluğu çekmemek için, önerim şu mağazalara göz atmanız.

-Marks&Spencer'a mutlaka uğrayın. En azından, sabahlık ve terlik konusunu çözebilirsiniz.
-Bağdat Caddesi Caddebostan'da "Deniz" isimli iç giyim mağzasına mutlaka bakın. %100 pamuktan yapılma gecelik ve pijamalar var. Üstelik Organik pamuktan yapılan bebek bodyleri de şahane.
-Alışveriş merkezlerinde ve yine Bağdat Caddesi Erenköy'de bulunan Pelin İç giyim mağazası.
- Mendo's mağazalarında da satılan Linclalor marka gecelik ve pijamalar da fena değil. Ben bir tane aldım:)
-Nişantaşı Amerikan Hastanesi'nin sokağında bulunan bir iç giyim mağazası var. Sanırım adı Vaseta. Orada da şık gecelikler var.
- Bunun dışında pijama, şort ve askılı üstler için Oysho ve Reflections mağazalarına da bir göz atın.

30 Eylül 2010 Perşembe

Yenidoğan Bebek Nasıl Yıkanmalı

Kafamızdaki Sorular Yumağına Cevaplar

Doğum zamanı yaklaştıkça, kafamdaki sorular ve endişeler giderek büyümeye devam ediyor. Koca bir yumak haline geliyor. Bebeği nasıl tutacağım, nasıl yıkayacağım, nasıl gazını çıkaracağım, nasıl giydireceğim, oda ısısı kaç derece olacaktı, suyun sıcaklığı neydi? derken panik atak geçirme noktasına gelip, geri dönüyorum.

Birçok kişi, bazı şeyleri içgüdüsel olarak yapacağımı söylesede bundan emin olamıyorum ve internet dünyasının kapısını aralıyorum ya da kitap kurdu haline gelip yeni kitaplar alıyorum kendime.

Yenidoğan bebek bakımı ile ilgili uygulamalı videoları izleyebileceğiniz güzel bir site var. http://www.agubugu.com Uzman hemşire ve doktorların anlatımlarıyla, içiniz biraz daha rahatlıyor.
Bunun dışında baş ucunuzda durmasını isteyeceğiniz, size rehberlik edecek bir de güzel kitap önerim var.
Mutlaka evde bulunsun diyorum. Tüm kitapçılarda bulabileceğiniz Epsilon yayınlarından çıkan " Bebeğinizin ilk yılında sizi neler bekler" adlı kitapta yararlı bilgiler mevcut. Okuyalım, izleyelim, kafamızdaki soru yumaklarını sökmeye başlayalım. Kucağımıza bebeğimizi aldığımızda endişe yerine, mutluluk duyalım.

Yeni bir soluk

Çok yakın bir arkadışımın harika yazılar yazdığı ve güzel fotoğraflarını yayınladığı bir bloğu var. 2 gün önce bir arkadaşının doğumuna tanıklık etmiş ve minik bebeğin fotoğraflarını çekmiş. Şebnem'in de dediği gibi bugün minik bir bebek daha içine çekti hayatı. Bebeğimin ilk ağladığı, ilk nefes aldığı anı sabırsızlıkla bekliyorum ben de.
Şebnem'in güzel fotoğrafları ve içten yazısı için: http://sebnemburcuoglu.blogspot.com/2010/09/birth-story-my-pictures-280910-istanbul.html

Miniğimiz bize poz verdi:)

Bebeğimle 32 haftayı tamamladık. Gelişimini ve hareketlerini görmek için doktorumuza gittik 2 hafta önce. Herşey yolunda ve iyi. Kilosu 1800gr. boyu 42cm. Şu an minik bir bebek. Artık herşeyi tam. İlk defa bize yakışıklı bir poz verdi. Esnedi, elleriyle gözlerini ovuşturdu, güldü. Tanrı'nın bir mucizesi o. Tarifi imkansız bir duygu. Henüz kucağıma almamış olsam da, onun o minik ellerini ve esnemesini görmek daha şimdiden duygulandırıyor beni. Ne kadar yoğun duygular yaşayacağıma dair bir sinyal veriyor bana. Daha şimdiden onun için herşeyi yapmaya hazırım.

Artık kontrollerimiz 4 haftadan 3 haftaya indi. Onu daha kısa bir süre içinde göreceğimi bilmek daha da mutlu ediyor beni. Kavuşmamıza çok az bir süre kaldı. Bu arada, şeker diyetine tam gaz devam ediyorum. Doktor sık sık, "sakın kaçamak yapma" diye uyarıyor beni. "Asla" diyorum bende. Ara sıra içim gitsede o muhteşem tatlılara, yine de ben  onun için herşeye katlanırım. 8 ayın sonunda toplam 9 kg aldım. Ebru Şallı'ya rakip olacağım yakında:)

Bir sonraki kontrol 9 Ekim Cumartesi günü. 35. haftaya girmiş olacağım. Artık çok az kaldı. Heyecan doruktaaaaa....

14 Eylül 2010 Salı

Yaratıcılık

Şimdilik bebeğimizin görüntüsünü doktor kontrolünde hayal meyal görsekte, doğar doğmaz bir sürü fotoğrafını çekeceğimiz kesin. Bebeğinizin fotoğraflarını çekerken hayal gücünüzü serbest bırakın. İşte buna muhteşem bir örnek. Adele Enersen bebeği Mila'nın fotoğraflarını çekerken yaratıcılığını kullanıyor. Bloğunun en sıkı takipçilerinden biriyim. Kim bilir belki biz de miniğimiz için farklı bir dünya yaratırız. Blog için: http://milasdaydreams.blogspot.com/

13 Ağustos 2010 Cuma

Yararlı Websiteleri


İçinizde size ait bir parçayı büyütüyor olmak, son derece mucizevi, heyecanlı kimi zaman endişe verici ama keyifli. Onun her gün, her hafta içeride neler yapıyor olduğunu ne yazık ki içeriye bakarak bilemiyoruz:) Ancak yapılan araştırmaları ve tıbbi bilgileri okuyarak, onun hangi aşamada olduğunu bilmek insanı rahatlatıyor ve bu yolda emin adımlarla ilerlememizi sağlıyor. Bu hafta elini oynattı, şu hafta gözlerini açtı gibi temel bilgilerin yanında, ruhsal gelişimi ya da doğduktan sonra yapılması gerekenler ile ilgili değişik içerikleri bize sunan bir çok websitesi mevcut. Ancak ne yazık ki henüz Türkiye'de değil. Yine takip ettiğim bir iki yabancı websitesini paylaşmak istiyorum. Hem görsellik, hem de içerik olarak tatmin edici. Üye olduğunuz zaman size ilettikleri haftalık newsletterlarda hiçbirşey kaçırmanıza izin vermiyor. Baby Center ve Baby Zone iki farklı keyifli site. Mutlaka üye olun ve takip edin.

Bunun dışında Türkiye'de Dr. Kağan Kocatepe'nin websitesini de takip ediyorum. Kendisi de oldukça detaylı bilgiler veriyor.

Meraklı okumalar ve incelemer...

Bebek Odası Tasarımı

Bebek Odası hazırlığı ayrı bir heyecan ve aynı zamanda da karmaşık bir dünya. Eğer çok fazla mağaza gezmeyi planlıyorsanız, iş daha da karışık bir hal alabilir. Modoko dahil yüzlerce mağaza, mobilya seçeneği ve kısa zamanda kafayı yemenize sebep olabilir. O nedenle, kendinizi bu dünyaya kaptırmadan önce birkaç arştırma yapın. Sade mobilyalar seçip, aksesuar ve duvar giydirmeleri ile odayı renklendirmekte fayda var. Küçük bebişin 1 yaşına kadar minik bir yatağa ihtiyacı olacak. Zaten 3 yaşından sonra, özellikle erkek çocuklar araba şeklinde ya da farklı modellerdeki mobilyalar için tutturmaya başlıyorlar.

O nedenle, benim görüşüm fiyatı uygun ama sağlam bir yatağın yanına İKEA'dan uydurabileceğiniz şifonyer ve minik bir dolap eklemek. Bu seçenek bebeği 3 yaşına kadar idare edebiliyor. Biz karyola ve yatağını Mothercare'den aldık. Mothercare'in Jamestown model beyaz karyolasının yanına İKEA'dan beyaz bir şifonyer ekledik. Zaten önceden var olan büyük beyaz dolabımızın yarısınıda bebişimize ayırdık.  Jamestown yatağın fiyatı 599 TL. Boyutları ise 140x70 cm. Daha sonra parmaklıklarını çıkarark normal yatağa çevirebiliyorsunuz da. Yatağı için yine Mothercare'in Coolmax serisi yatağını tercih ettik. Bebek terlese bile yatak nemi içine hapsetmiyor ve bakteri barındırmıyor.

Komple bir bebek odası takımı almak yerine, farklı mağazalardan kombinasyon yapmak hem yaratıcı hem de keyifli. Yaratıcı bebek odası tasarımları için takip ettiğim yabancı bir site var. Project Nursery sitesine mutlaka bir göz atın. Dünydaki diğer anneler ve tasarımcılar odaları nasıl dizayn ediyor fikir edinin. Süper, yaratıcı fikirler var. Renk kombinasyonları ve duvar giydirmeleri size ilham versin.

Alışveriş İçin Mağaza Önerileri

Yurtdışında ki kadar olmasa da, bebeğiniz için alışveriş yapabileceğiniz güzel mağazalar var Türkiye'de.
Kıyafet için GAP KİDS, ZARA BABY, MOTHERCARE, MARKS&SPENCER, JUJUBE, BURBERY KİDS, CHİCCO gibi birçok marka yer alıyor.
Özellikle bodyler için benim tercihim Mothercare ve Marks&Spencer. Kumaşları diğer markalara göre oldukça kaliteli. Diğer mağazalarda ise görsellik ve şirinlik adına sınırsız seçenek mevcut. Mothercare kalite ve fiyat açısından ilk tercih edilecek mağaza kesinlikle. Ancak yurtdışındaki o çok güzel modellerini Türkiye'ye getirmiyorlar ne yazık ki. Mothercare'i birçok alışveriş merkezinde bulabiliyorsunuz. Ancak benim sık alışveriş yaptığım Şaşkınbakkal mağazası en büyük olanı.

Kıyafet dışındaki ihtiyaçlar için biraz fiyat ve mağaza araştırması yapmak gerekiyor. Zira, aynı marka ürünler her yerde farklı fiyatlara satılıyor.

Bebek bakım ürünleri (emzik, biberon vs.) ve temizlik ürünleri için e-bebek ya da İrem bebe uygun fiyatlara sahip. Hem internetten, hem de mağazalarından alışveriş yapmanız mümkün. Başka yerlere gitmeye gerek yok. Bebek bezinden küvete, oyuncaktan bebek arabasına kadar herşey var.
Bebek arabası için uygun fiyata sahip bir diğer mağaza da Suadiye'deki Bebeğim Olacak mağazası. Araba fiyatları nispeten daha uygun. E-bebek de yine araba modeli ve fiyatları açısından uygun.
Bunun dışında Dastini Bebek marketleri var. Mağazaları yaygın. Bazı ürünler için oraya da bakmakta fayda var.

Fiyatlar ve satılan markalar 3 aşağı 5 yukarı aynı. Yorulmayayım derseniz, size en yakın olan mağazalardan birinden alışverişinizi yapın. Küçük emzikleri, banyo küvetini almak büyük bir zevk:)

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Bebeğimin İhtiyaçları

Kötü düşünceleri, testleri, sıkıntıları geride bırakıp artık alışverişe çıkmanın tam zamanı. Aslında 4. aydan itibaren dayanamayıp, ufak tefek şeyler almaya başlamıştım. O muhteşem, gördüğünüzde çığlık atmak istediğiniz minik bodyler, ufak çoraplar derken aslında kıyafet anlamında bizim oğlanın dolabını doldurmuşuz:)


Kendinizi şımartmanın dışında, elzem olan ihtiyaçlar var. Bunun için aşağıdaki gibi bir liste çıkardım. Bu listeyi tamamlamadan önce birkaç piyasa araştırması yapıp, deneyimli annelerin tavsiyelerini de dinledim. Mağaza isimlerini ve genel fiyat listesini daha sonra paylaşacağım. Önce nelere ihtiyacımız varmış bir bakalım. Yoksa ihtiyaç fazlası şeyler bizi iflasın eşiğine sürükleyecek:)


BEBEĞİN İHTİYAÇLARI



GİYİM İHTİYAÇLARI


- Hastane çıkış seti (birçok mağaza da mevcut, bir tane almakta fayda var. İçinde yaklaşık 7 parça kıyafeti oluyor)
- Body (mevsime göre yarım kollu, kolsuz ya da uzun kollu bodyler. Sayısı size bağlı. Ben şimdilik 8 tane yenidoğan, 10 tane de 0-3 ay bedene göre aldım.)
- Tulum (ilk aylarda en çok giydiği şeylerden biri. Zevkinize göre alabilirsiniz. Ben şimdilik 6 tane aldım.)
- Alt üst pijama ya da eşofman takımı (alt üst ayrı takımlar giydirme kolaylığı açısından tercih edilebilir. Ben 2 pijama, 2 eşofman takımı aldım)
- Çorap ve patik (en az 5 tane çorabı olmalı. Mevsime göre yün, polar ya da pamuklu patikte alınabilir. 2 adet patik yeterli.)
- Bebek başlığı ya da şapka (özellikle pamuklu olanları tercih edin.)
- Yelek ve Hırka (Özellikle kışın yün ya da pamuklu hırka almak şart. 2 hırka, 2 yelek yeterli)
- Mont ya da Dışarı tulumu (mevsim kışsa atkı, eldiven gibi aksesuvarları da unutmayın. 1 mont, 1 dışarı tulumu yeterli olacaktır.)

Bunun dışında, minik beyler ve hanımlar için sınırsız sayıda kıyafet var. Pantolanlar, gömlekler, t-shirtler, etekler, elbiseler vs. Ancak bu kıyafetleri 3. aydan itibaren almak daha doğru sanırım. Yukarıda yazdıklarım doğar doğmaz ihtiyacı olacak temel kıyafetler.

BEBEK BAKIM VE TEMİZLİK ÜRÜNLERİ



Yenidoğan bezi (1 numara olacak. 2-5 kg bebekler için)
Tırnak makası
Tarak ve fırça
Bakım çantası
İlaç kaşığı
Termometre
Ateş ölçer
Göbek bağı için doktorun önereceği temizleme malzemeleri
Altı için Islak Mendil
Temizleme havluları ya da tülbentler
Alt değiştirme yatağı ya da örtüsü
Steril pamuk toplar (Bebeğin göz ve kordon temizliği için)
Önlük ve Kusmuk bezi (Bunlardan bolca almak lazım. Ben 5 tane önlük, 12 tane de kusmuk bezi aldım. Mermer şahi olanları süper. Bunun yanında havlu olanlarını da almak şart. Sayısı size bağlı)
Steril gazlı bez


BANYO İÇİN



Bebek küveti ve filesi (çeşitli modelerde mevcut. File olarak içine köpük konmuş yumuşak fileleri tercih edebilirsiniz.)
Banyo süngeri (mutlaka doğal sünger olmalı)
Başlıklı bebek havlusu (En az 3 tane olmalı)
Bebek şampuanı, sabunu, bebek losyonu, yağı ve pişik kremi (markası size kalmış. Nivea ya da Mustela en çok tercih edilen markalar)
Banyo termometresi

EMME VE BESLENME İHTİYAÇLARI


Yalancı emzik (Kauçuk ve silikon uçlu olanları var. Tercihi bebek yapıyor:) İkisinden de almakta fayda var)
Emzik Kutusu
Biberon (Cam olanları daha sağlıklı)
Biberon temizleyici fırça ve sterilazyon makinesi (bebeğinizi uzun süre emzirebilecekseniz, makineye çok gerek yok)
Diş kaşıyıcı

ODASI İÇİN İHTİYAÇLAR

Bebek karyolası
Yatak
Gardırop
Şifonyer
Nevresim takımı, çarşaf
Kenar minderi
Oda termometresi
Battaniye, pike, yorgan (Bebekler 1 yaşına kadar yorgan ve yastık kullanmıyorlar. Onun yerine, mevsime göre, polar ya da pamuklu battaniye ya da pike tercih edilebilir. Ben 2 tane battaniye aldım. Bir de dışarıda kullanmak için 2 farklı battaniye daha.)

ELEKTRONİK CİHAZLAR

Bebek telsizi
Sterilizatör
Biberon ısıtıcısı
Oda nemlendiricisi

SEYAHAT İHTİYAÇLARI

Puset (Inglesina, Chicco ve Maxi-Cosi en çok tercih edilen modeller)
Oto koltuğu
Portbebe
Ana kucağı (BabyBjörn ya da Chicco'nun çok güzel ana kucakları mevcut)

Benim çıkardığım liste şimdilik bu kadar. Ancak her bebeğin ve annenin ihtiyaçları farklı. Gezdikçe, gördükçe yeni şeyler keşfediyor insan. Herşeyi almak istesekte bir yerde frenlemek lazım içimizde çoşan duyguları. Keyifli alışverişler.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Güle güle sevdiğim tatlılar, merhaba yeşil dünya


Gebelik diyabetine sahip olduğumu öğrendikten sonra, hayat artık hiç de toz pembe değildi. O severek yediğim tatlılar, dondurmalar, arada annemle yaptığım pasta, börek kaçamakları sona ermişti. Hamile biri için bu nasıl bir duygu, anlatmaya gerek var mı? Elinden pamuk şekeri alınmış bir çocuk gibi içim buruk ve hüzünlü.

Öyle çok tatlı delisi olan, kilolu biri de değilim. Nereden buldu beni bu kendisi acı, adı tatlı şeker hastalığı.

Neyse ki, artık "Acaba kaç kilo alacağım" korkusundan kurtulmuş oldum. Çin işkencesi diyet listem beni bu sorudan kurtarmayı başardı. Seni seviyorum diyet listesi, bana hamilelikte de disiplin getirdiğin için.

Şimdi gelelim şu bol sebzeli meyveli, ama hiç şekersiz diyet listemize. Neler mi var diye bir soru duydum sanki? Neler demeyelim de Neycikler diyelim kendilerine.

İşte listemiz. (aslında klasik zayıflama diyetlerinden pek de farkı yok. Hani şu ilkbaharda başlayıp da 2 hafta zor dayandığımız diyet listeleri. Ama hamileyim ben yahuuuuu:()

SABAH:

- 2 dilim kepek ekmeği (dilimleri abartmayalım lütfen)
- 2 dilim beyaz peynir (ben bazen bir dilimini kaşar peyniri olarak yiyorum)
- 5-8 tane zeytin
- Sınırsız domates, salatalık (ne kadar sınırsız olabilir ki, çok merci:)
- Haftada 4 kez yumurta
- Açık bir bardak şekersiz çay

ARA:

- 1 bardak yarım yağlı süt

ÖĞLE:

- 2 dilim kepek ekmeği
- Bir tabak dolu dolu sebze yemeği
- 1 kase yoğurt
- Sınırsız salata

ya da

- 150 gr et (150 gr= avuç içi kadar tavuk, balık, et, ya da 5 adet köfte)
-Sınırsız salata

Eğer 1 dilim kepek ekmeğinizden vazgeçebilirseniz. Onun yerine şunlardan birini yiyebilirsiniz.

- 3 yemek kaşığı pilav ya da makarna
- 1 kase çorba
- 1 küçük patates

İKİNDİ:

Aşağıdakilerden herhangi biri:

- 1 porsiyon meyve
- 1 avuç kuruyemiş
- 1 kase yoğurt
- 1 bardak süt
- 2 galeta ve 1 dilim peynir (benim favorim:)

AKŞAM:

- Öğlen yediklerinizi değiştireceksiniz. Sebze yediyseniz et, et yediyseniz sebze yemeği olacak.

GECE:

-
İkindide olanlardan herhangi biri.

KESİNLİKLE YASAK OLANLAR:

Şeker içeren tüm ürünler, çikolata (ahh ah), bal, reçel, pekmez, nutella, meyve suları.

KAÇAMAK YAPABİLECEKLERİNİZ:

Katı yağ, kaymak, çörek, börek, simit.

İşte listemiz bu kadar. Kombinasyon tablosu yaparsanız, aslında öğünleri çeşitlendirmek mümkün. 1 dilim kepek ekmeği yerine, bir gün çorba, diğer gün pilav ya da makarna yiyebilirsiniz. Mesela az yağlı etli patates yemeği olabilir. İkindi de galeta peynir yerine, bir dilim yağzsız peynirli börek gibi.

Daha ne olsun canım, siz de yani:)

Bu diyeti harfi harfine uyguladıktan sonra, haftada bir kez açlık, iki kez tokluk kan şekerinizi ölçmeniz gerekiyor. Bunun için evde ölçüm yapabileceğiniz cihazlar var. Kendi kendinize iğne batırmaya alışın:) Ben Accu-Chek Go adında bir ürün aldım. Cihaz ve 50 adet test bandını eczaneden 90 TL'ye aldım. Ancak Sirkeci'de fiyatlar bir miktar daha ucuz sanırım.

Şimdilik diyetim iyi sonuç verdi:) doğuma kadar 2,5 ay daha bunu uygulayacağım. Eğer diyet sonuç vermez ise insülüne başlamak gerekiyor. Ama genelde diyet işe yarıyor.

Güle güle tatlılar, yaşasın sağlıklı dünya...

Bizim oğlan, şekeri pek sevdi demek ki. Tosuncuk yolda:)

Gebeliğe Bağlı Diyabet (Şeker Hastalığı)


24. haftada doktorunuz sizden glikoz yükleme testi isteyecek.

İlk önce 50 gr glikoz yükleme testi yapılıyor. 10-12 saat açlığın ardından yapılan bu testte, önce açlık daha sonra tokluk kan şekeriniz ölçülüyor. 50 gr şerbet kıvamında glikozu mideye indirdikten 1 saat sonra, kan değerinize bakılıyor. Eğer sonuç, 140mg/dl üzeri ise, ikinci bir yükleme daha isteniyor. Bu seferde 100gr glikoz yükleme testi yapılıyor. 100 gr glikoz içeren sıvıyı içip, başlıyorsunuz beklemeye. 1, 2, ve 3. saatlerin sonunda hem kan, hem de idrar örneği veriyorsunuz. Tabii bu 3 saat boyunca yemek yemek ve su içmek yasak. O 3 saat geçmek bilmiyor. Önerim, laboratuvara giderken yanınızda kitap götürmeniz.

3 saat sonra, sonucu beklemek kalıyor. Eğer, 3 saat içinde yapılan ölçümlerden iki değer yüksek çıkarsa, o zaman sizde de gebeliğe bağlı şeker hastalığı var demektir.

Hamile kadınların %5-7'sinde görülen diyabet ne yazık ki bende de çıktı. Tam herşey iyi gidiyor derken, moraller bozuldu tabii. Hem anne, hem de bebek için birçok risk getiriyor.

Bebeğin iri doğmasından, gelişim bozukluğuna kadar birçok risk mevcut. Ancak sakinliği koruyup stres yapmamak gerekiyor. Zira, streste şeker değerini arttırmada büyük rol oynuyor.

Diyabeti, doğum sonuna kadar diyet ve egzersiz ile kontrol altında tutmak mümkün. Biz haberi alır almaz doğru diyetisyene gittik. (Doktorumun önermiş olduğu Prof. Dr. Taner Damcı ile görüştük) Kalpler güm güm atmaya başladı. Diyetisyen birkaç sorudan sonra, bizi rahatlattı. Bu işi diyet ile çözebileceğimizi söyledi ve bir diyet progamı yazdı.

Tam da hamilelik döneminde biraz şımarayım, tatlıları, börekleri mideye indireyim derken, bu diyet işi canımı sıkmadı değil. Ancak, bir yandan da fazla kilo almadan, sağlıklı bir şekilde hamileliği bitireceğim için içten içe seviniyorum.

Şimdi disiplin zamanı.

30 Temmuz 2010 Cuma

İkinci 3 ay


İlk 3 ay mide bulantıları, yorgunluk hissi ile geçtikten sonra, eski günler yavaş yavaş geri gelmeye başlar. 4. ayın ortalarına doğru, "Şükürler olsun, artık yemek yiyebiliyorum" duaları duyulmaya başlanır. Artık eski enerjinize de kavuşmaya başlamışsınızdır. Eğer hamileliğiniz bahar ya da yaz aylarına denk geliyorsa, şimdi kısa bir tatilin tam zamanı. Geçen yorgun 3 aydan sonra, artık keyifli günlerin tadını çıkarmaya başlayabilirsiniz.
Bu ikinci 3 ay ruhani ve bedeni olarak kendinizi iyi hissetmeye başlasanızda, o ufak endişeler hep devam ediyor. 24. haftanın sonuna kadar bebek ve sizin için önemli testler yapılıyor.
11-14. haftalar arasında Down Sendromu riskini belirlemek için 2'li test denen bir test yapılıyor. Doktorunuz ultrasonografi ile bebişinizin ense kalınlığını ölçüyor ve beraberinde sizden bazı testler için kan alınıyor. Bu testlerin sonucu yaklaşık 1 hafta sürüyor. O bir hafta bitmek bilmiyor. Ya kötü bir sonuç gelirse diye içiniz içinizi yiyor. Testin sonucu bize kesin bir bilgi vermese de Down Sendromlu bebek doğurma riskiniz belirleniyor. Çok şükür bizim sonucumuz 15.000/1 çıktı. Riskimiz düşük olmasına rağmen, doktorumuz 16-20. haftalar arasında 4'lü test denen (bazı doktorlar 3'lü testi tercih ediyor) bir test daha istedi. Anlayacağınız, 6. ayın sonuna kadar testler ve endişeler hep devam ediyor. 4'lü testimizin sonucu da 24.000/1 çıktı. İçimiz çok rahatlamıştı. Ancak doktorumuz bu testlerin bebeğin herhangi bir genetik bozukluğa sahip olduğunu belirlemediğini, sadece risk oranını belirlediğini vurguladı. Kesin tanı için amniyosentez yapılması gerektiğini söyledi. Fakat bu testin de riskleri olduğu için biz kesinlikle yaptırmayı reddettik.

22. haftaya geldiğimizde, doktorumuz bize bebeğin sağlıklı gelişimini kesinleştirmemiz için ayrıntılı ultrasonografi yaptırmamızı önerdi. Ayrıntılı ultrasonografi uzman perinatologlar tarafından yapılıyor. Biz, Türkiye'nin en iyi perinatologlarından Prof. Dr. Cihat Şen'e gittik. Gerçekten konusunda uzman ve sizi çok rahatlatan bir doktor. Bu muaeyenede bebeğin organ gelişimi ve büyümesi detaylı olarak inceleniyor. Bebeğin, midesi, kalbi, böbrekleri tüm iç organları detaylı bir şekilde inceleniyor. Siz de bu arada bebeğinizi izlemenin keyfini çıkarıyorsunuz. Aynı zamanda, Dopler incelemesi ile de, sizden bebeğe giden kan akışı inceleniyor. Eğer damarlarınızdan herhangi birinde kan akışı sorunu var ise, bunun için erkenden önlem alınıyor. Çoğunlukla aspirin tedavisi öneriliyor. Biz bu incelemeleri de sorunsuz bir şekilde atlatıp, derin bir oh çektik.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Oğlumuz Geliyor....


16. hafta kontrolü bizim için ayrı bir önem taşıyordu. Bebeğimizin cinsiyeti belli olacaktı. Çok heyecanlıydım. İçimizden hep kız bebek geçiyordu. Mide bulantılarım da çok olunca, etrafımdaki herkes, kesin kız geliyor diye beni heveslendirmişti. Önemli olan sağlıklı olmasıydı ancak yine de kendimi şartlandırmıştım.

Kontrole gittiğimizde, ultrasonografi sırasında eşim Birol ve ben aynı anda "pipiye" benzeyen birşey gördük ve birbirimizin elini sıktık. Ancak yine de içimden kız olması için dua ediyordum. Sonra doktorumuz, hemşireye eli ile bir işaret yaptı. Hemşire odadan çıktı ve kısa bir süre sonra elinde küçük mavi bir patikle geri döndü. Bebeğimiz "erkek" oluyordu. Önce çok kötü oldum. Kendimi kız fikrine o kadar çok kaptırmıştım ki, " Erkek" mi diye üzgün bir ses tonuyla doktora döndüm. Gözlerim dolmuştu.

Buruk geçen bir gecenin ardından, ertesi sabah karnıma "Canım oğlum" diye dokunmaya başladım. Daha 2 gün geçmeden, kız fikrini unutmuştum bile. Şimdi onun sadece sağlıklı olması için dua ediyorum.

6 Mayıs 2010 Perşembe

İlk 3 Ay...


Eve döndükten sonra, heyecan giderek büyümeye devam eder. Miniğinizin size ses vermiş olmasının rahatlamısıyla, en yakınlar aranır, telefonda yapılan bol çığlıklı ve ağlamalı konuşmaları "ama başka kimseye söylemeyin, şu 3 ay bir bitsin" cümleleri takip eder.

O yüce 3 ay, O bitmek bilmeyen 3 ay yok mu? İkili delilik artık geri dönmüştür. 6 ya da 7. haftada başlayan mide bulantılarına, halsizlik ve dayanılmaz uyku eşlik eder. Kafanızı koyduğunuz her yer prenses yatağıdır mubarek. Bir de şu mide bulantıları olmasa... (Bazı şanslılar hariç, bir çok hamile, bu dertten muzdarip)

Bu bulantı, öyle bir bulantı ki. Siz deyin araba tutması, ben diyeyim roller coaster sevdası.
O bir zamanlar iştahla yediğiniz yemekler, artık kabusunuz olmuştur. En ufacık bir koku ya da yemek görüntüsü (hatta düşüncesi) alır götürür midenizi başka diyarlara.

Hem öyle zencefilli çaylar, beyaz leblebilerde uyandıramaz sizi bu kabustan. Bunun ilacı zaman. 12-14. haftada bir de bakmışsınız, kabus peşinizi bırakmış. Ettiğiniz dualar kabul olmuş. Mide bulantısı mı o da ne? Şimdi o güzel günler bizi bekler.

Mide bulantısını az da olsa hafifletmeyi ben şu şekilde başardım. Pardon! Başardık. Eşim sayesinde, bu zor zamanları atlattım:)

Öncelikle, Kocanız ya da yakınınzda olan biri sabah gözünü açtığınız anda, kahvaltıyı yatağa getirmeli. Kahvaltı dediysem, öyle hemen mükellef köy kahvaltısı falan hayal etmeyin. Beyaz ekmek, biraz yağsız peynir ve çok açık bir çay. Eğer yiyebilirseniz, sonrasında, sütlü ve ballı mısır gevreği. Süt ve Mısır gevreği büyük miktarda almanız gereken besini sağlıyor size. (1-2 hafta:)

Sonra mı? yataktan yavaş yavaş kalkıp, bulantı hissini unutmaya çalışın. Eğer çalışıyorsanız vay halinize, bir de trafik varsa, yanınıza mutlaka bir torba alın:) Önlem amaçlı.

Ben 3. ayımda işten ayrıldım. Bulantılarımın geçmesine çok yardımcı oldu. Yorgunluk ve stres, bulantıyı kabusa dönüştüren 2 canavar adeta. Dinlenmek ve mümkünse ev yemeği yemek, çok ama çok iyi geliyor. Çalışıyorsanız da yanınızda kendi yemeğinizi götürün ve 1-2 saat öğle şekerlemesi yapın. Bu da yardımcı oluyor.

İlk 3 ay en yakın dostlarınız, makarna, peynir ekmek, lapa pilav, yoğurt ve haşlanmış patates. Onlarla iyi geçinmeye bakın. Ben kendimi yemek yemek için zorlamadım hiç.

Her gün içtiğim multivitamin yeterli oldu bebeğim için. İlk 3 ay önemli olan, bebeğinizin gerekli vitamin ve mineralleri alabilmesi. Bunları da bizim depomuzdan aldıkları için endişelencek bir durum yok yani. Siz yeterki ruh sağlığınızı koruyun, ve moralinizi yüksek tutun.

Çünkü bebişler, anne karnındayken anlamaya ve hissetmeye başlıyor. Bizim sevgimizle büyüyor.
Miniğinizi sevin ve ona içinizde mutlu bir ortam yaratın.

İlk Kontrol. Ve bizim fasulyemiz...


Güzel haberi aldıktan sonra, insan kendi içinde çelişkili duygular yaşamaya başlıyor. İçinizdeki delice çoşkuya hafif bir endişe eşlik etmeye başlıyor. Tüm dünyaya ben hamileyim diye haykırmak isterken, "Acaba bebeğim sağlıklı olacak mı?", "Herşey yolunda gidecek mi" soruları bu isteği biraz frenliyor. Karışık duygular dönemi başlıyor. Hemen internete girilip, araştırmalar yapılıyor. Beynimizde binlerce soru ve alıncak cevap bizi bekliyor.

Hamilelik haberini öğrendiğinizde yaklaşık 4 hafta geri de kalmış oluyor. Yani 1 ay bitti bile. İlk kontrole gitmek için günler sayılmaya başlanıyor. Kalp atışını duymak, onun sağlıklı olduğu haberini almak için giderek sabırsızlanıyorsunuz.

6. ya da 8. hafta da ilk kontrol için doktorumuz bizi çağırıyor. Doktora doğru uzanan yolculuk bitmek bilmiyor. Kafamıza mıhlanan sorular, asker gibi sıraya dizilmiş bekliyor. Ve işteeee... o büyülü ana geliyor sıra, miniğimizin o ilk seslenişi bize. "dıp dıp dıp dıp" kalbi olanca hızıyla çarpıyor, sanki bir an önce oradan çıkmak istercesine. O kadar minik ki, fasulye tanesine benziyor. Kalbimiz yerinden fırlıyor, onun ki ile birlikte atmaya başlıyor.

Sonra sıra, beynimizdeki soru ordusuna geliyor. Teker teker gönderiyoruz askerleri. Doktor alışmış olsa gerek, büyük bir sakinle karşılıyor askerleri. Cevaplarını veriyor. Rahatlıyoruz, ara sıra sessizlikler oluyor. Daha çok başındayız, bizi neler bekliyor. "Herşey yolunda gidecek mi" endişesi yine yerini alıyor kalbimizde.

Doktor ile yollarımız ayrılırken "Eskisi gibi devam et herşeye" "Endişe etme" "Bir sorun olursa mutlaka ara" diyor. "Sorun???" diyorum. "Kanama ya da herhangi bir ağrı" diyor.

İşte o an ikili delilik geri dönüyor. Kafamda yeni soru ordusu ile evin yolunu tutuyoruz.

4 Mayıs 2010 Salı

‹kili Delilik. Hamilelik.


Hamile kalma hissiyat›, bir kad›n›n yaflad›€› en karmafl›k duygulardan biri olsa gerek. Hamile kalmaya haz›r olmad›€›m›z dönemlerde, hamilelik ile ilgili korku dolu anlar yaflar›z. Adetin gecikti€i günlerde, "Ya hamile kald›ysam?", endiflesini duyar, test sonucunu beklerken " Allah'›m söz veriyorum, bir daha dikkat edece€im" diye yeminler ederiz. Sonuç negatif ç›kt›€›nda rahatlar, verdi€imiz sözleri unuturuz:) Çok kere bu gel-git dönemini yaflar, gece uykular›m›z› kaç›r›r›, sabah› zor ederiz.

Ama bir gün öyle bir an gelir ki, o yüce dürtü içimizde k›p›rdanmlar› bafllat›r. "Art›k bir çocuk istiyorum, onu büyütmeye haz›r›m" dürtüsü. Onca korku dolu ve yemin edilen zamanlardan sonra, art›k içimiz rahatt›r. "Ne olursa olsun" dönemine girmiflizdir. Türk filmlerindeki gibi, bu iflin hemen olaca€›n› düflünür, hamilelik haberini duymak için sab›rs›zlan›r›z. Eskiden utana s›k›la girdi€imiz eczane kap›lar›ndan, cengaver gibi girer, gururla "Bir gebelik testi lütfen" deriz. Koflarak, güle oynaya eve gelir, testi yapar ve bu sefer heyecanla sonucu beklemeye bafllar›z.

O da ne? Sonuç negatif mi? Önceden bu habere sevinirken, flimdi yelkenler suya düflmüfltür. Nas›l olur? o kadar da emindik ki olaca€›ndan. ‹kili delilik bafllam›flt›r. Bir zamanlar hamile kalma endiflesi flimdi yerini hamile kalamama psikolojisine b›rakm›flt›r.

‹çimizden flansl› olanlar, 2. ya da 3. denemede mutlu haberi al›rlar. Ancak ça€›m›zda bir çok kad›n, hamile kalmak için gerçekten çaba sarfediyor. Üzüntüler çekiy›r, umutsuzlu€a kap›l›yor. Hamile kalabilme oran› ise her ay %25. Bunu bilsekte içimizi hemen bir korku kapl›yor. "Bunca y›l her ay hamile kalmayay›m diye dua ettim, sonunda bu dua gerçek oldu" gibi hurafelere inanmaya bafll›yoruz:)

Sa€l›k aç›s›ndan çok ciddi problemler yoksa, emin olun her kad›n bir gün hamile kal›yor. Deneyimledi€im ve uzmanlardan dinledi€im bir gerçek var. E€er bu ifli kafaya takarsan›z, içinden ç›k›lmaz bir hal al›yor. Kendinize her gün flu cümleyi söyleyin "Ben bu bebe€i istiyorum, ve o gelece€i zaman› biliyor" Her bebek dünyaya gelmek istedi€i zamanda gelir. Sizin bebe€iniz ne zaman gelmek isterse, buna o karar verir. Rahatlay›n ve ona karar vermesi için zaman tan›y›n.

fiimdi s›ra bizim ufakl›kta, karar› ona b›rakt›k, art›k yolda:)